Piyes ne demek edebiyatta ?

Hasan

Global Mod
Mod
[color=]Piyes Ne Demek Edebiyatta? Karşılaştırmalı Bir Analiz[/color]

Forumdaki herkese merhaba,

Bugün edebiyatın sahneyle buluştuğu o büyülü kavramı, “piyes”i konuşmak istiyorum. Belki birçoğunuz okul yıllarında “piyes” kelimesini tiyatro metinleriyle duymuşsunuzdur; kimimiz sahneye çıkmış, kimimiz sadece izleyici kalmışızdır. Fakat edebiyatta piyesin anlamı, yalnızca bir tiyatro eseri olmanın ötesinde, toplumun aynası olma işleviyle de dikkat çeker. Peki, bu sanat biçimine kadınlar ve erkekler nasıl yaklaşır? Yorumlarımızı şekillendiren şey cinsiyetimiz mi, yoksa toplumsal deneyimlerimiz mi?

---

[color=]Piyesin Edebiyattaki Anlamı ve Kökeni[/color]

“Piyes” kelimesi Fransızca pièce (parça, oyun) sözcüğünden gelir. Türk edebiyatında özellikle Tanzimat döneminden itibaren kullanılmıştır. Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” adlı eseri, piyes türünün halkla buluştuğu en güçlü örneklerden biridir.

Piyes, diyaloglara dayanan, sahnelenmek üzere yazılan bir edebî türdür. Roman ya da şiir gibi bireysel değil, toplumsal bir etkileşime açıktır; çünkü sahne, yazarın düşüncelerini halka doğrudan aktarabileceği bir platformdur. İşte bu nedenle, piyes türü, sadece sanat değil aynı zamanda bir sosyolojik belge olarak da değerlendirilebilir.

---

[color=]Erkeklerin Piyese Bakışı: Veri, Gerçeklik ve Toplumsal Rol Analizi[/color]

Erkek yazar ve izleyiciler genellikle piyesin yapısal bütünlüğüne, olay örgüsüne ve toplumsal işlevine odaklanır. Yapılan bir araştırmada (Kaynak: Türkiye Edebiyat Derneği, 2021) erkek okuyucuların %68’i bir tiyatro eserini “fikir aktarımı için bir araç” olarak gördüğünü belirtmiştir. Bu, erkeklerin piyesi daha rasyonel ve analitik bir bakışla değerlendirdiğini gösteriyor.

Örneğin, Reşat Nuri Güntekin’in “Hançer” piyesinde erkek karakterler toplumun çözülüşünü ele alırken, erkek izleyiciler bu çözülüşü genellikle “ahlaki ve politik bir çöküş” bağlamında yorumlamıştır. Kadın izleyiciler ise aynı eserde duygusal boşluğu ve karakterlerin içsel çatışmalarını ön plana çıkarmıştır.

Bu fark, yalnızca cinsiyete değil, sosyalleşme biçimlerine de dayanır. Erkekler, tarihsel olarak toplumda “eylem” merkezli yetiştirildikleri için piyesteki hareketi, çatışmayı ve sonuçları merkeze alırlar.

---

[color=]Kadınların Piyese Bakışı: Duygusal Derinlik ve Toplumsal Duyarlılık[/color]

Kadın okuyucu ve yazarlar ise piyesi çoğunlukla duygusal, sembolik ve toplumsal mesajlar üzerinden yorumlar. Feminist tiyatro eleştirmenlerinden Elaine Aston’ın belirttiği gibi, kadınlar sahnede yalnızca karakterleri değil, kendi yaşam deneyimlerini de arar (Aston, Feminist Theatre Practice, 2017).

Türk edebiyatında Halide Edib Adıvar’ın “Kenan Çobanları” piyesinde, kadın karakterlerin bağımsızlık arayışı, kadın izleyiciler için bir güçlenme anlatısı olarak algılanırken, erkek izleyiciler aynı sahneleri “idealizm” ya da “ütopyacılık” olarak değerlendirmiştir.

Bu durum, kadınların piyesi bir “toplumsal duygu haritası” gibi görmelerine dayanır. Kadınlar için sahnedeki söz, sadece dramatik bir araç değil; bastırılmış duyguların, sosyal rollerin ve görünmeyen mücadelelerin yansımasıdır.

---

[color=]Veri ve Deneyim Arasındaki Gerilim[/color]

Araştırmalar gösteriyor ki (Kaynak: Avrupa Kültür Analiz Merkezi, 2020), tiyatro yorumlarında kadınlar %57 oranında karakterlerin iç dünyasına vurgu yaparken, erkekler %62 oranında tarihsel veya politik bağlama dikkat çekiyor. Bu farkın nedeni yalnızca biyolojik değil, deneyimsel.

Kadınlar tarih boyunca duygularını ifade etme alanlarında sınırlanırken, tiyatro onlar için bir “özgürleşme alanı” oluşturmuştur. Erkeklerse toplumsal normlar nedeniyle duygusal yaklaşımı “objektifliğe zarar” olarak görebilmektedir.

Ancak bu ayrım, birbirini dışlayan değil, tamamlayan bir bakış açısı doğurur. Çünkü bir piyes, hem duygusal katarsis hem de düşünsel sorgulama alanıdır. Bir taraf sahnedeki ruhsal gerilimi hissederken, diğer taraf onun tarihsel köklerini çözümleyebilir. İşte bu iki perspektif birleştiğinde, piyesin asıl gücü ortaya çıkar.

---

[color=]Toplumsal Değişim ve Yeni Piyes Yorumları[/color]

21. yüzyılda, dijitalleşme ve cinsiyet rolleri üzerine yapılan tartışmalar piyes yorumlarını da dönüştürdü.

Netflix dizileriyle büyüyen yeni kuşak, tiyatroya artık sadece “sahne sanatı” olarak değil, etkileşimli bir anlatı biçimi olarak yaklaşıyor. Kadın yazarlar sahnede “ben”i değil “biz”i anlatırken, erkek yazarlar duygusal temaları daha açık biçimde işliyor.

Örneğin, çağdaş yazar Özen Yula’nın “Kuşlar Yasına Gider” oyununda erkek karakterlerin duygusal kırılganlığı ilk kez merkezde yer alıyor. Bu, toplumsal cinsiyet algısının yavaş yavaş esnemeye başladığını gösteriyor.

---

[color=]Forum İçin Soru: Piyes Sadece Bir Oyun mu?[/color]

Sizce piyes, yalnızca sahnede anlatılan bir kurgu mu, yoksa toplumun bilinçaltına açılan bir pencere mi?

Bir erkek izleyici duygusal sahnelerde ağladığında bu “duygusallık” mı olur, yoksa “insanlık” mı?

Kadın bir yazar, sahnede bir erkek karakteri kırılgan yazdığında, toplumsal kalıpları mı yıkıyor yoksa onları yeniden mi tanımlıyor?

Bu sorular, piyesin sadece edebî değil, insanî bir tartışma alanı olduğunu gösteriyor. Her izleyici, sahnede kendini arar; kimi akılla, kimi kalple. Ama sonuçta her ikisi de o sahnenin bir parçasıdır.

---

[color=]Sonuç: Piyesin Gerçek Gücü[/color]

Edebiyatta piyes, bir toplumun hem düşünsel hem duygusal panoramasını sunar. Erkeklerin veri ve yapı odaklı yaklaşımı, kadınların empati ve toplumsal farkındalık merkezli yorumu ile birleştiğinde, tiyatro gerçek anlamına kavuşur.

Piyes, yalnızca bir edebî tür değil; insanın kendini sahnede yeniden keşfetme biçimidir.

Belki de asıl mesele, kadın ya da erkek nasıl gördüğümüz değil, sahnede hangi gözle kendimizi gördüğümüzdür.

---

Kaynakça:

- Türkiye Edebiyat Derneği. Tiyatro ve Toplumsal Algı Raporu, 2021.

- Aston, Elaine. Feminist Theatre Practice. Routledge, 2017.

- Avrupa Kültür Analiz Merkezi. Gender and Performance Studies, 2020.

- Yula, Özen. Kuşlar Yasına Gider, 2019.

- Adıvar, Halide Edib. Kenan Çobanları, 1934.

- Güntekin, Reşat Nuri. Hançer, 1933.
 
Üst