İlk vali kimdir ?

Yaren

New member
“İlk vali kimdir?”: Soruyu Değil, Varsayımları Tartışalım

Arkadaşlar, bu başlığı özellikle kışkırtmak için açıyorum: “İlk vali kimdir?” sorusu kulağa masum geliyor ama bence baştan sorunlu. Tek bir “ilk” aramak, karmaşık bir idari tarihin üstüne düz çizgi çekmek gibi; hem indirgemeci hem de politik. Hadi gelin, sadece bir isim peşinde koşmak yerine sorunun arka planındaki kabulleri sökelim. Önce spoiler: “Doğru cevap” yok; seçeceğiniz tanım, sizin tarihe nereden baktığınızı ele veriyor.

Terimin Tuzakları: “Vali” Deyince Neyi Kastediyoruz?

“Vali” kelimesi Arapça “velâyet” kökünden gelir; “wālī”nin anlamı “yöneten, koruyan, vekil olan.” Güzel. Ama tarihte “eyalet yöneticisi” dediğinizde bir anda onlarca kurumsal karşılık çıkar: satrap (Pers), strategos (Bizans), beylerbeyi/sancakbeyi (Osmanlı), general-governor (modern imparatorluklar), guvernör (cumhuriyetler)… Hangisini “vali” sayacağız? Kelime aynı olsa bile kurumların yetkileri, hukukî dayanakları ve siyasal bağlamları farklı. Yani önce bir metodoloji şart: “Vali”yi 1) merkez adına taşrada yürütme yetkisi kullanan, 2) hukukla tanımlanmış, 3) hesap verebilir bir kamu görevlisi olarak mı tanımlıyoruz? Yoksa kültürel-linguistik benzerlikler (adı “vali” diye anılması) bize yetiyor mu?

Adaylar Galerisi: Hangi “İlk”ten Söz Ediyoruz?

Birinci aday: Erken İslam yönetimlerinde vilayet yöneticileri. Mesela Şam’da Muâviye b. Ebî Süfyân’ın “wālī” olarak anılması, kelimenin tarihsel köküne göz kırpar. Eğer “vali”yi sadece kelimenin tarihi yayılımıyla eşliyorsanız, ilk valileri Hulefâ-yi Râşidîn devrinde ararsınız. Güçlü yön: Dilsel süreklilik. Zayıf yön: Kurumsal süreklilik zayıf; bugünkü “vali”likten beklentilerle o dönemin pratikleri aynı değil.

İkinci aday: Osmanlı modernleşmesi. 1864 Vilayet Nizamnamesi ile “eyalet” yerine “vilayet” düzeni, “beylerbeyi” yerine kurumsal “vali”lik güçlenir. Tuna Vilayeti deneyimi (çoğumuzun aklına Midhat Paşa’nın idaresi gelir) hem altyapı hem idarî reformlarla “modern valilik” hissini verir. Güçlü yön: Kurumsal mimarinin yazılı hukuka dayanması. Zayıf yön: Öncesindeki “vali” unvanlarının (mesela Bağdat/Kahire valileri) nereye konacağı hâlâ tartışmalı.

Üçüncü aday: Türkiye Cumhuriyeti. 1913’teki vilayet düzeniyle başlayan hat, Cumhuriyet’e devrolur; merkezî devlet aklı, “vali”yi taşradaki en üst mülki amir olarak kodlar. “İlk Cumhuriyet valisi” diye arayan, ya 29 Ekim 1923 sonrasında görevde olanları referans alır ya da başkente özgü “ilk Ankara valisi” gibi sembolik bir kavşağı seçer. Güçlü yön: Güncel kurumsal süreklilik; bugün anladığımız “valilik” budur. Zayıf yön: Tarihi, 1923’te makaslayıp öncesini “başka bir hikâye” diye dışarı atmak.

Bonus perspektif: “İlk kadın vali” gibi eşik soruları. Örneğin Türkiye’de kadınların valilik makamına geç girmesi, soruyu bir güç-ilişkileri tartışmasına çevirir: “İlk” kimi görünür kıldı, kimi görünmez bıraktı?

Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: İki Mercek, Tek Fotoğraf

Toplulukta sık gördüğüm iki eğilimi dürüstçe yan yana koyalım (elbette istisnalar bolca var):

— Strateji ve problem çözme merceği (çoğu zaman erkek üyelerin benimsediği yaklaşım): “İlk vali”yi kurumsal şema, yetki devri, merkez-taşra ilişkisi ve güç dengeleriyle tanımlar. Sorular şunlar olur: Hangi düzenlemeyle makam doğdu? Yetki alanı neydi? Kim kime karşı sorumluydu?

— Empati ve insan odaklı mercek (çoğu zaman kadın üyelerin öne çıkardığı yaklaşım): “İlk vali” tartışmasını, yönetilenlerin hayatına etkiler üzerinden okur. Vali kim olursa olsun, taşradaki gündelik hayatı nasıl değiştirdi? Güven mi yaydı, korku mu? Sosyal adaleti, eğitimi, sağlığı nasıl etkiledi?

Bu iki mercek birleştiğinde daha net bir fotoğraf çıkar: Kurumların soyut haritası ile insanların somut deneyimi üst üste konmadan “ilk”in anlamı eksik kalıyor.

Tartışmalı Noktaları Masaya Yatırmak: Neyi Ölçersek “İlk” Çıkar?

1. Dil mi, hukuk mu? “Vali” unvanını esas alırsanız erken İslam coğrafyası sizi çağırır; hukukî-örgütsel tasarımı esas alırsanız 19. yüzyıl Osmanlı reformları daha anlamlı bir başlangıç olur.

2. Sembol mü, süreklilik mi? Cumhuriyet’in başkentinde ilk vali, sembolik olarak “ilk” sayılabilir. Ama taşrada görev yapan yüzlerce vali silsilesi süreklilik anlatır.

3. Yetki mi, meşruiyet mi? Birinin “ilk vali” olması için sadece yetki kâğıdı yetmez; meşruiyet, hesap verebilirlik, hatta yerel kabul de gerekir.

4. Merkez mi, çevre mi? Başkentin “ilki” ile taşranın “ilki” aynı etkiyi doğurmaz. Merkeziyetçilik, “ilk”i tekleştirir; yerel tarih, “ilk”leri çoğaltır.

Beklenmedik Alanlara Sıçrama: Arkeoloji, Yazılım ve Spor

— Arkeoloji: “İlk şehir hangisi?” tartışmasını bilirsiniz; hangi kriteri seçerseniz “ilk”iniz değişir (nüfus, sur, yazı, pazar…). “İlk vali” de aynı: ölçütü değiştir, sonucu değiştir.

— Yazılım dünyası: Bir projede “ilk maintainer kimdi?” sorusu; kodu ilk yazan mı, sürümü stabilize eden mi, yoksa governance modelini kuran mı? Valilikte de “yönetsel kod”u kim yazdı sorusuna eşdeğer.

— Spor: Kulübün “ilk efsane kaptanı” tartışmaları… Kupa mı belirler, liderlik mi, yoksa taktik zeka mı? Aynı çoğulluk burada da var.

Provokatif Sorular: Harareti Artıralım

- “İlk vali”yi dilsel kökke göre seçeceksek, neden Bizans’ın strategos’unu dışlıyoruz?

- 1864 reformlarını “modern valilik” doğumu sayarsak, öncesinin “valileri”ni tarih çöplüğüne mi atmış oluruz?

- Cumhuriyet’e göre “ilk” aramak, politik hafızayı sıfırlama girişimi midir?

- “İlk kadın vali” eşiğini, “ilk vali”den daha kurucu bir dönüm noktası saymak abartı mı, yoksa temsil adaleti nedeniyle daha mı “modern”?

- Merkezden atanan bir görevli, yerelde meşruiyet üretmeden “vali” sayılmalı mı? Yoksa “ilk” ünvanı, kabul görme kapasitesine mi bağlanmalı?

Zayıf Yönler ve Kör Noktalar: Kendi Pozisyonumuzu Eleştirelim

Bu tartışmanın en zayıf yanı, tekil bir “kurucu an” arama saplantısı. Tarihte makamlar bir gecede doğmaz; adı, yetkisi, ritüelleri ve toplumsal algısı zaman içinde katman katman oluşur. Bir de güç ilişkileri meselesi var: “İlk” diye görünür kılınan kişiler, genellikle resmi tarihin sevdiği figürlerdir; dışarıda kalanın sesi, “ilk” anlatısına sığmaz. Son olarak, veri seçiciliği yanlılığı: Hepimize uygun gelen örneği büyütüp diğerlerini görmezden gelme eğilimindeyiz. Bunu fark etmeden “ilk vali”yi ilan etmek, bilimsel olmaktan çok konforlu.

Bir Denge Önerisi: Kriterleri Şeffaflaştır, “İlk”i Çoğullaştır

Benim önerim, tek bir “ilk” yerine kriterlere göre çoklu “ilk”ler konuşmak:

- Dilsel ilk: “wālī” unvanının erken örnekleri.

- Kurumsal ilk: Yazılı hukukla tanımlanmış modern valilik (ör. 19. yy Osmanlı vilayet düzeni).

- Cumhuriyetçi ilk: Mevcut anayasal-idari yapı içindeki başlangıç figürleri.

- Temsilî ilk: Cinsiyet ve çeşitlilik ekseninde eşik valilikler.

Böylece stratejik-problem çözme yaklaşımı kriter setini belirlerken, empatik-insan odaklı yaklaşım da bu makamların toplumdaki gerçek karşılığını denetler. İki merceği birlikte kullanınca, tartışma hem keskinleşir hem derinleşir.

Son Söz: “İlk”i Ararken Ne Arıyoruz?

Gerçek şu ki “İlk vali kimdir?” sorusu, sanıldığından daha çok kendimizi açığa çıkarıyor: Tarihi bir isim mi, kurumun evrimi mi, yoksa temsil adaleti mi peşindeyiz? Stratejik akıl “hangi yetkiyle, hangi örgütsel kırılmada doğdu?” diye sorarken, empatik akıl “kime ne fayda/zarar getirdi?” diye takipte kalmalı. İkisini birlikte yürütmezsek, ya sadece şemalarla konuşur ya da sadece hikâyelerle oyalanırız.

Şimdi top sizde: Hangi kriterle “ilk”i tanımlıyoruz ve neden? Bir ismi alkışlamadan önce, o ismi “ilk” yapan dünyayı konuşalım. Çünkü bazen doğru isimden önce, doğru soruya ihtiyacımız var.
 
Üst