Cemiyet-I Akvam Fikrini Ortaya Atan Devlet Adamı Kimdir ?

Yaren

New member
Cemiyet-i Akvam Fikrini Ortaya Atan Devlet Adamı Kimdir?

Cemiyet-i Akvam, Türkçe’ye "Milletler Cemiyeti" olarak çevrilen, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, uluslararası barış ve güvenliği sağlamayı amaçlayan bir organizasyonun adıdır. Bu fikrin temelini atmak ve bu organizasyonu kurmaya öncülük etmek, dönemin önemli devlet adamlarından birinin, Türk diplomat ve siyasetçi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir vizyonuydu. Ancak, Cemiyet-i Akvam fikrinin yalnızca bir kişi tarafından ortaya atılmadığını, bir dizi önemli düşünce ve gelişmenin etkisiyle şekillendiğini anlamak da önemlidir.

Cemiyet-i Akvam Fikrinin Temelleri ve Atatürk’ün Rolü

Cemiyet-i Akvam’ın kuruluşunun en önemli fikir babalarından biri, Türk milletinin önderi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninin yeniden şekilleneceğini öngörmüş ve uluslararası barışı sağlamak için milletler arası bir örgütün kurulmasının gerekliliğini savunmuştur. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi sonucu çöken eski düzenin ardından, yeni bir dünya barışına ve düzenine olan ihtiyacın farkındaydı. Atatürk, savaşa girmenin getirdiği yıkımın ardından, barışçıl bir düzenin kurulmasının her ulus için hayati önem taşıdığını savunmuştur.

Mustafa Kemal’in Cemiyet-i Akvam fikrini benimsediği ve bu konuda önemli bir strateji geliştirdiği dönemde, savaşın galip devletleri, başta İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, uluslararası ilişkilerin yeni şekillendirilmesi konusunda çeşitli arayışlar içindeydiler. Bu süreçte, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson’ın, dünya çapında barışı ve istikrarı sağlamak adına önerdiği "Wilson İlkeleri" önemli bir etkiye sahiptir. Bu ilkeler, özellikle ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunmuş ve aynı zamanda uluslararası işbirliği için bir platform kurmayı amaçlamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Wilson’ın bu görüşlerini ve barışçıl düzenin gerekliliğini kendi siyasetinde de uygulamak istemiştir.

Mustafa Kemal, Cemiyet-i Akvam fikrini, sadece uluslararası ilişkilerde barışı sağlamak amacıyla değil, aynı zamanda milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesinin bir parçası olarak da benimsemiştir. Onun görüşüne göre, her devletin bağımsızlığını ve egemenliğini koruması, ancak uluslararası ilişkilerde işbirliği yaparak sağlanabilir. Bu nedenle, Cemiyet-i Akvam’ı, dünya barışını pekiştirmek ve devletler arası çatışmaları engellemek için ideal bir platform olarak görmüştür.

Cemiyet-i Akvam’ın Kuruluşu ve İlkeleri

Cemiyet-i Akvam, 1919 yılında kurulmaya başlanan ve 1920’de resmen faaliyete geçen bir organizasyondur. Birinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda, savaşın yıkıcı etkilerinden sonra dünya çapında bir barış ortamı yaratılabilmesi için bu tür bir organizasyonun kurulması gerektiği düşünülmüştür. Cemiyet-i Akvam’ın ana amacı, savaşları önlemek, ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmek ve uluslararası güvenliği sağlamaktı.

Wilson İlkeleri’nin etkisiyle oluşturulan bu organizasyonun yapısı, savaş sonrası yeniden şekillenen dünya düzenine uygun olarak tasarlanmıştır. Cemiyet-i Akvam, üye ülkelerin birbirleriyle işbirliği yapmalarını ve uluslararası meseleleri diyalog yoluyla çözmelerini teşvik eden bir platform olarak faaliyete geçmiştir. Bu platform, Atatürk’ün de önemini vurguladığı gibi, dünya barışının teminatı olabilecek bir yapıyı oluşturmayı hedefliyordu.

Cemiyet-i Akvam’ın kuruluşunda Atatürk’ün etkisi, doğrudan olmasa da dolaylı yoldan büyük olmuştur. Zira, Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken benimseyeceği dış politika anlayışı ve dünya barışına verdiği önem, uluslararası düzeydeki bu tür organizasyonların desteklenmesi gerektiğini savunmuştur.

Cemiyet-i Akvam’a Türkiye’nin Katılımı ve Atatürk’ün Dış Politikası

Türkiye, Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1932 yılında Cemiyet-i Akvam’a üye olmuştur. Atatürk’ün dış politika anlayışı, barışçıl bir tutum ve dünya düzenine katkı sağlama amacı güdüyordu. Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam’a katılması, Türkiye’nin uluslararası alanda daha aktif bir rol üstlenmesinin ve diplomatik ilişkilerini pekiştirmesinin bir göstergesiydi.

Atatürk, Türkiye’nin dış politikasını şekillendirirken, her zaman barışçıl ve insan haklarına saygılı bir yaklaşımı savunmuştur. Bu bağlamda, Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam üyeliği, hem Türkiye’nin hem de dünya barışının güçlendirilmesi adına önemli bir adım olarak kabul edilmiştir. Cemiyet-i Akvam üyeliği, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası toplumda saygın bir yer edinmesini sağlamış ve Atatürk’ün dış politikasının etkinliğini artırmıştır.

Cemiyet-i Akvam’ın Geleceği ve Türkiye’nin Rolü

Cemiyet-i Akvam, 1945’te Birleşmiş Milletler’in kurulmasıyla sona erdi. Ancak bu organizasyon, dünya barışını sağlama amacında olan ve önemli bir uluslararası platform oluşturma fikrini ortaya atmıştır. Cemiyet-i Akvam’ın sona ermesinin ardından, Atatürk’ün öncülük ettiği barışçıl dış politika ve uluslararası işbirliği anlayışı, Birleşmiş Milletler gibi yeni organizasyonlarla devam etmiştir.

Atatürk, Cemiyet-i Akvam’a üye olarak, Türkiye’nin sadece kendi ulusal çıkarlarını gözetmeyip, dünya barışına katkı sağlama sorumluluğunu da üstlendiğini göstermiştir. Bu anlayış, bugüne kadar Türk dış politikasının temelini oluşturmuş ve Türkiye’nin dünya çapında barışçıl bir imaj kazanmasına yardımcı olmuştur.

Sonuç

Cemiyet-i Akvam fikri, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, dönemin uluslararası ilişkilerindeki önemli figürlerin düşüncelerinden beslenmiştir. Atatürk, savaş sonrası dönemde uluslararası ilişkilerde barışı sağlamak amacıyla bu fikri benimsemiş ve Türkiye’nin dünya barışına katkı sağlama sorumluluğunu üstlenmiştir. Atatürk’ün bu vizyonu, sadece Cemiyet-i Akvam’a üye olmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin dış politikasını şekillendiren ve dünya çapında barışçıl bir rol üstlenmesini sağlayan temel bir anlayış haline gelmiştir.
 
Üst