ahmetbeyler
New member
Konya Kapalı Havzası’nın en kurak alanı ve Türkiye’nin en az yağış alan bölgesi pozisyonunda olan Konya’nın Karapınar ilçesi, kurak bir havzanın tam ortasında.
Geçmişte “toprağın bittiği yer” olarak isimlendirilen ve taşınması dahi gündeme gelen Karapınar ilçesi, nasıl bu hale geldi?
Yavuz Sultan Selim vaktinde bölgeye kervansaray yapılmasından daha sonra Sultaniyeadını alan Karapınar; şu anki ismini 1934 yılında almış olan, vilayet merkezinin 94 km doğusunda bulunan bir ilçe.
Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, değişik jeolojik yapısı ve krater gölleri ile Türkiye’nin sayılı turizm alanlarından biri olarak tanınıyor.
Milyonlarca yıl evvel volkanik patlamalarla oluşan Karadağ ile Karacadağ içinde uzanan bu havza, yeryüzünde fazlaca seçkin rastlanan oluşumlar gizliyor.
Uçsuz bucaksız düzlükler ve geniş bozkırlarla kaplı bir alan olarak tabir edebileceğimiz Karapınar, aslında volkanik bir arazi.
Peki Karapınar nasıl bu hale geldi?
Dümdüz bir toprakken, birdenbire yükselen ve meke ismi verilen volkan konileri sebebiyle şimdiki halini alan Karapınar; bazıları suyla dolarak göl haline gelmiş krater çukurları ve garip görünüşlü kayalık zirvelerle dolu.
seneler içerisinde volkanik patlamalarla çeşitli hallere bürünen Karapınar’ı bu hale getiren biroldukça sebep daha var.
Esasında Buzul Çağı’nda bu bölgede bulunan büyük bir gölün bıraktığı kumların, rüzgar tarafınca taşınmasıyla meydana gelen bu çöl; bunun yanında kurak iklim niçiniyle ormanların gelişmemesi, kireçli ve killi gereçten oluşan göl tortularının daha sonradan topraklaşması, karasal iklime bağlı olarak zayıf bozkır örtüsü oluşması ve küçükbaş hayvancılık niçiniyle çok otlatma yapılması üzere sebeplerden de şimdiki halini almış.
Tepeden bakıldığında ıssız bir gezegen yüzeyini andıran bu coğrafyanın en enteresan oluşumları hiç kuşkusuz ki obruklar.
Toprağı yutan bir ağız üzere açılmış bu devasa çukurlara, havzanın kuzeyindeki obruk yaylasında rastlanıyor. Bu çukurların sebebi ise yaylanın kalkerli ve kireçli bir arazi yapısına sahip olmasının yanı sıra yer altı su kaynaklarının çok sulama niçiniyle kurutulması.
Bölgeye ilişkin toprağın su geçirgenliği yüksek olduğundan, yağmur suları tabanda birikerek kalker katmanlarını eritiyor ve bu sebeple irili ufaklı boşluklar meydana geliyor.
Bölgenin en değerli özelliği, yeryüzündeki en büyük rüzgar erozyonunu tedbire alanının bu ilçedeki Karapınar Kumulları’na yönelik yapılmış olması.
Meke Tuzlası, Meyil Gölü, Çıralı Gölü ve Acıgöl üzere oluşumları ortasında barındıran Karapınar ilçesindeki bu proje, 103.000 hektarlık alanda 1999 yılında tamamlanmış ve yeryüzünde uygulanan en başarılı 10 projeden biri olarak kabul edilmiş.
1950’li senelerdan itibaren bölgenin rüzgar erozyonuna karşı büyük bir kısmı ağaçlandırılmış vaziyette.
Bu sebeple bölgede evvelden olduğu üzere etraftaki yerleşimleri tehdit eden şiddetli kum fırtınaları esmiyor lakin eskisi kadar yaban ömrüne da rastlanmıyor. Karapınar ayrıyeten erozyonun da önüne geçebilen ender alanlardan.
Karapınar, şimdilerde Türkiye’nin tek çöl alanı olarak kabul ediliyor.
Tarih boyunca değerli ticaret yollarına konut sahipliği yapan bölge, sıra dışı görünümüyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak bir noktası haline geliyor.
Geçmişte “toprağın bittiği yer” olarak isimlendirilen ve taşınması dahi gündeme gelen Karapınar ilçesi, nasıl bu hale geldi?
Yavuz Sultan Selim vaktinde bölgeye kervansaray yapılmasından daha sonra Sultaniyeadını alan Karapınar; şu anki ismini 1934 yılında almış olan, vilayet merkezinin 94 km doğusunda bulunan bir ilçe.
Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, değişik jeolojik yapısı ve krater gölleri ile Türkiye’nin sayılı turizm alanlarından biri olarak tanınıyor.
Milyonlarca yıl evvel volkanik patlamalarla oluşan Karadağ ile Karacadağ içinde uzanan bu havza, yeryüzünde fazlaca seçkin rastlanan oluşumlar gizliyor.
Uçsuz bucaksız düzlükler ve geniş bozkırlarla kaplı bir alan olarak tabir edebileceğimiz Karapınar, aslında volkanik bir arazi.
Peki Karapınar nasıl bu hale geldi?
Dümdüz bir toprakken, birdenbire yükselen ve meke ismi verilen volkan konileri sebebiyle şimdiki halini alan Karapınar; bazıları suyla dolarak göl haline gelmiş krater çukurları ve garip görünüşlü kayalık zirvelerle dolu.
seneler içerisinde volkanik patlamalarla çeşitli hallere bürünen Karapınar’ı bu hale getiren biroldukça sebep daha var.
Esasında Buzul Çağı’nda bu bölgede bulunan büyük bir gölün bıraktığı kumların, rüzgar tarafınca taşınmasıyla meydana gelen bu çöl; bunun yanında kurak iklim niçiniyle ormanların gelişmemesi, kireçli ve killi gereçten oluşan göl tortularının daha sonradan topraklaşması, karasal iklime bağlı olarak zayıf bozkır örtüsü oluşması ve küçükbaş hayvancılık niçiniyle çok otlatma yapılması üzere sebeplerden de şimdiki halini almış.
Tepeden bakıldığında ıssız bir gezegen yüzeyini andıran bu coğrafyanın en enteresan oluşumları hiç kuşkusuz ki obruklar.
Toprağı yutan bir ağız üzere açılmış bu devasa çukurlara, havzanın kuzeyindeki obruk yaylasında rastlanıyor. Bu çukurların sebebi ise yaylanın kalkerli ve kireçli bir arazi yapısına sahip olmasının yanı sıra yer altı su kaynaklarının çok sulama niçiniyle kurutulması.
Bölgeye ilişkin toprağın su geçirgenliği yüksek olduğundan, yağmur suları tabanda birikerek kalker katmanlarını eritiyor ve bu sebeple irili ufaklı boşluklar meydana geliyor.
Bölgenin en değerli özelliği, yeryüzündeki en büyük rüzgar erozyonunu tedbire alanının bu ilçedeki Karapınar Kumulları’na yönelik yapılmış olması.
Meke Tuzlası, Meyil Gölü, Çıralı Gölü ve Acıgöl üzere oluşumları ortasında barındıran Karapınar ilçesindeki bu proje, 103.000 hektarlık alanda 1999 yılında tamamlanmış ve yeryüzünde uygulanan en başarılı 10 projeden biri olarak kabul edilmiş.
1950’li senelerdan itibaren bölgenin rüzgar erozyonuna karşı büyük bir kısmı ağaçlandırılmış vaziyette.
Bu sebeple bölgede evvelden olduğu üzere etraftaki yerleşimleri tehdit eden şiddetli kum fırtınaları esmiyor lakin eskisi kadar yaban ömrüne da rastlanmıyor. Karapınar ayrıyeten erozyonun da önüne geçebilen ender alanlardan.
Karapınar, şimdilerde Türkiye’nin tek çöl alanı olarak kabul ediliyor.
Tarih boyunca değerli ticaret yollarına konut sahipliği yapan bölge, sıra dışı görünümüyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak bir noktası haline geliyor.
- Kaynaklar: Gazeteci ve Gezgin Mehmet Yaşin, Belgesel Direktörü Orhan Ağaoğlu, Tarım Orman Bakanlığı, NTV, Seyyah Defteri