Ekmeğin üstünde neden 3 çizgi var ?

Murat

New member
Selam dostlar,

Bugün size uzun zamandır aklımın bir köşesinde dönüp duran bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen bir şey görürsünüz, sıradan görünür ama içinde bir anlam gizlidir ya… İşte öyle bir şey. Dün sabah kahvaltı hazırlarken elimdeki ekmeğe baktım — üstünde üç tane çizgi vardı. Hepimizin gözünden kaçmayan ama pek de düşünmediğimiz o çizgiler… Neden oradalar, ne anlatıyorlar bize? O an aklıma bir hikâye geldi, paylaşmasam içimde kalacaktı.

Bir Fırının Önünde Başlayan Hikâye

Küçük bir kasabanın kenarında, taş duvarlı, penceresinden sıcak buhar çıkan bir fırın vardı. Sahibi, ellili yaşlarında, yüzü ekmek hamuru kadar yumuşak, ama bakışlarında taş fırın kadar derin bir adamdı: Ali Usta. Fırının kapısındaki çıngırak çalınca her sabah aynı ses yankılanırdı:

“Günaydın Ali Usta, bugün de üç çizgi mi?”

Soran, fırının hemen karşısındaki çiçekçide çalışan Elif olurdu. Her sabah, demetleri sulamadan önce bir somun alır, kokusunu içine çekerdi. Ekmekle konuşur gibi yapardı bazen. Ali Usta gülerdi ama Elif’in bir bildiği olduğunu da bilirdi.

Üç Çizginin Hikmeti

Bir sabah Ali Usta’nın çırağı Mert, merakına yenik düşüp sordu:

“Usta, herkes farklı kesiyor ama sen neden hep üç çizgi atıyorsun?”

Ali Usta elini hamurun üstünde gezdirdi. “Evlat,” dedi, “o çizgiler ekmeğin nefesidir. Biri sabır, biri emek, biri paylaşmak içindir. Hamur kabarırken bu üçü birbirini tamamlar.”

Ama Mert’in aklında bambaşka şeyler vardı. O çözüm odaklı, hızlı sonuç isteyen, stratejik düşünen biriydi. “Usta,” dedi, “bunlar güzel laflar ama asıl sebep belli ki hamurun çatlamaması. Basit bir fizik kuralı yani. Hava içeride sıkışmaz, kabuk düzgün olur. O kadar.”

Ali Usta gülümsedi. “Doğru söylüyorsun,” dedi. “Ama sadece fizik değil, biraz da kalp işi. Her ekmeğe aynı çizgiyi atarsın ama her biri farklı kabarır. Tıpkı insanlar gibi.”

Kadın Gözünden Ekmek ve Hikâye

Elif, fırının önünden geçerken bu konuşmayı duymuştu. Elinde hâlâ ıslak bir karanfil vardı.

“Ali Usta,” dedi, “ben o çizgileri hep bir mektup gibi görürdüm. Biri geçmişe, biri bugüne, biri yarına yazılmış satırlar gibi.”

Mert, gözlerini devirdi. “Mektup da ne alaka şimdi?”

Elif gülümsedi: “Belki senin için değil ama birine ekmek götürürken, o üç çizgi bana hep umut verir. Birini yalnız bırakmadığını hatırlatır.”

O an sessizlik oldu. Fırının içinde sadece fırın taşının tıslaması duyuldu. Dışarıda, sabah güneşi hamur tozunun üstünde dans ediyordu. Ali Usta, Elif’in sözlerini duvara kazır gibi aklına yazdı. Çünkü o an anlamıştı; ekmek, bir karın doyurma değil, bir hatırlatma eylemiydi.

Erkek ve Kadın Zihninin Çatışması

O günden sonra Mert, çizgileri daha dikkatli kesmeye başladı ama hâlâ anlam aramak yerine ölçüyle, bıçak açısıyla uğraşıyordu. Onun için önemli olan hamurun mükemmel kabarmasıydı.

Elif ise her sabah yeni bir anlam buluyordu:

- Bir gün “üç çizgi, üç nesli temsil ediyor” dedi; baba, oğul, torun.

- Bir gün “üç dua” dedi; “şükür, sabır, umut.”

- Bir başka sabah “üç ayrılık, üç kavuşma” diye fısıldadı kendi kendine.

Mert bir gün dayanamayıp söyledi:

“Elif abla, sen fazla romantiksin. Ekmek dediğin enerji kaynağı. Yani bilim.”

Elif başını kaldırdı, gözleriyle gülümsedi:

“Olabilir Mert. Ama bil ki duygusuz enerji insanı doyurmaz.”

Ali Usta, o ikisine bakarken hem kendi gençliğini hem hayatın iki kanadını görüyordu. Biri akıl, biri kalp. Biri üretir, biri yaşatır.

Üç Çizginin Sırrı Ortaya Çıkıyor

Bir gün Ali Usta hastalandı. Fırın birkaç gün kapandı. Mert tek başına çalıştı ama sabah olduğunda insanlar kapıya geldiğinde sessizlik çöktü.

“Elif Hanım, ekmek güzel ama o koku yok. Sanki bir şey eksik,” dediler.

Mert hamura baktı, ölçüler doğruydu, sıcaklık yerindeydi. Ama o üç çizgiyi atmayı unutmuştu.

Ertesi sabah Elif geldi, sessizce hamurun başına geçti. Elini bıçağa götürdü.

“Biri usta için, biri bu kasaba için, biri de biz öğrenelim diye.”

Üç çizgiyi attı. Fırın yeniden koktu.

O an Mert’in yüzünde bir fark edişin izleri belirdi.

“Demek ki ustanın sırrı sadece teknik değilmiş,” dedi.

Elif başını salladı:

“Teknik ruhsuzsa, sonuç da tadını kaybeder.”

Zaman Geçer, Anlam Kalır

Yıllar geçti. Ali Usta artık yoktu. Fırını Mert işletiyor, Elif ise hâlâ karşıdaki çiçekçideydi. Kasabanın çocukları büyümüş, bazıları şehir dışına taşınmıştı. Ama ne zaman dönseler, aynı kokuyu bulurlardı.

Yeni gelenler fırına uğradığında merakla sorardı:

“Neden bu ekmeğin üstünde hep üç çizgi var?”

Mert gülümser, ellerini unla siler, fırına dönerdi:

“Çünkü bazı şeyleri anlatmak yerine yaşatmak gerekir.”

Hikâyenin Özeti ve Forum Sorusuna Dönüş

Hikâye bu dostlar.

Ekmekteki üç çizgi belki sadece bir kesik, belki bir anı, belki de üç farklı insanın dünyayı algılayış biçimi.

- Erkek aklı: çözüm, düzen, strateji, üretim.

- Kadın kalbi: anlam, ilişki, duygu, hatırlama.

- Usta bilinci: denge.

Üçü birleştiğinde ekmek sadece karın doyurmaz; geçmişle bugünü, emeğiyle sevgiyi birleştirir.

Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz?

- Sizce ekmeğin üstündeki üç çizgi gerçekten sadece teknik mi, yoksa içinde başka bir hikâye mi taşıyor?

- Hayatınızdaki “üç çizgi” ne olabilir? Aileniz, inançlarınız, hayalleriniz mi?

- Bir iş yaparken siz daha çok Mert gibi stratejik misiniz, yoksa Elif gibi duygusal mı yaklaşıyorsunuz?

- Ve belki de en önemlisi… Sizce bir şeyin tadını veren onun içindeki sevgi midir, yoksa ustalığı mı?

Ben kahvemi alıp cevaplarınızı okumaya hazırlanıyorum. Kim bilir, belki sizin hikâyenizde de başka bir “üç çizgi” vardır.
 
Üst