ahmetbeyler
New member
Anadolu ve etrafı tarihin birinci periyotlarından beri insan topluluklarının yaşamak için yerleştiği yerler olarak biliniyor. Sonuçta doğal kaynakların bol, toprağın verimli ve havanın da sıcak olduğu bu coğrafya ömür için pek elverişli koşullara sahip. O yüzden en eski yerleşim yerlerinden biri Göbeklitepe, o yüzden yurdumuzun dört bir yanı tarihi kalıntılarla dolu.
Geçmişte bu bölgede hayatış olan topluluklardan geriye kalanlar üzerinde bilimsel çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalarda elde edilen bilgiler, geçmişteki medeniyetlerin çöküşüyle ilgili farklı bir bakış açısı elde etmemizi de sağladı.
Tüfek, Mikrop ve Çelik bir kere daha haklı çıktı
Jared Diamond’ın kesinlikle okunması gereken yapıtı Tüfek, Mikrop ve Çelik, kolonicilerin Amerikalar üstündeki muvaffakiyetini tüfek ve çeliğe olduğu kadar mikroplara da bağlıyordu. O periyoda kadar bağışıklık sistemi Avrupalılar kadar gelişmemiş olan ve Avrupa’daki birden fazla hastalıkla hiç karşılaşmamış yerliler, Avrupalılara tesir etmeyen hastalıklardan dolayı bile salgınlarla kırılabiliyordu. Yunanistan’ın Girit adasında yapılan hafriyatlar, bu durumun antik uygarlıklarda da benzeri bir müddetçle işlediğini gösteriyor.
Adadaki Aya Haralambos adı verilen mağarada (kilisesi de Çeşme’dedir, Webtekno farkıyla bir haber ortasında coğrafyamızdaki yapıtları de öğrenebilirsiniz) bulunan kalıntılar üzerinde çalışan,, Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Gunnar Neumann ve grubu, mağaradan çıkan kemikler üzerinde çeşitli incelemeler yaptı. Bu incelemeler kararında veba ve tifo hastalıklarının izini buldu.
Şimdiye kadar eski uygarlıkların çöküşünde hatalı olarak iklim değişikliği ve ittifakların bozulması gösteriliyordu. Araştırmacılara nazaran yeni bulgular, hastalıkların tesirini de ortaya koyuyor. Çünkü bizim bildiğimizden çok uzun vakit evvel de adada salgınlar görüldüğü anlaşılıyor.
Normal kurallar altında kemiklerde iz bırakmayan tifo ve veba, ilkel ve soyu tükenmiş versiyonları olması niçiniyle keşfedilebildi. Araştırma Current Biology isimli mecmuada yayımlandı.
Geçmişte bu bölgede hayatış olan topluluklardan geriye kalanlar üzerinde bilimsel çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalarda elde edilen bilgiler, geçmişteki medeniyetlerin çöküşüyle ilgili farklı bir bakış açısı elde etmemizi de sağladı.
Tüfek, Mikrop ve Çelik bir kere daha haklı çıktı
Jared Diamond’ın kesinlikle okunması gereken yapıtı Tüfek, Mikrop ve Çelik, kolonicilerin Amerikalar üstündeki muvaffakiyetini tüfek ve çeliğe olduğu kadar mikroplara da bağlıyordu. O periyoda kadar bağışıklık sistemi Avrupalılar kadar gelişmemiş olan ve Avrupa’daki birden fazla hastalıkla hiç karşılaşmamış yerliler, Avrupalılara tesir etmeyen hastalıklardan dolayı bile salgınlarla kırılabiliyordu. Yunanistan’ın Girit adasında yapılan hafriyatlar, bu durumun antik uygarlıklarda da benzeri bir müddetçle işlediğini gösteriyor.
Adadaki Aya Haralambos adı verilen mağarada (kilisesi de Çeşme’dedir, Webtekno farkıyla bir haber ortasında coğrafyamızdaki yapıtları de öğrenebilirsiniz) bulunan kalıntılar üzerinde çalışan,, Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Gunnar Neumann ve grubu, mağaradan çıkan kemikler üzerinde çeşitli incelemeler yaptı. Bu incelemeler kararında veba ve tifo hastalıklarının izini buldu.
Şimdiye kadar eski uygarlıkların çöküşünde hatalı olarak iklim değişikliği ve ittifakların bozulması gösteriliyordu. Araştırmacılara nazaran yeni bulgular, hastalıkların tesirini de ortaya koyuyor. Çünkü bizim bildiğimizden çok uzun vakit evvel de adada salgınlar görüldüğü anlaşılıyor.
Normal kurallar altında kemiklerde iz bırakmayan tifo ve veba, ilkel ve soyu tükenmiş versiyonları olması niçiniyle keşfedilebildi. Araştırma Current Biology isimli mecmuada yayımlandı.