Allah'ın Esselam ismi nedir ?

Murat

New member
Allah’ın “Es-Selam” İsmi Üzerine: Gerçekten Barış mı, Yoksa Teslimiyetin Maskesi mi?

Selam dostlar, bugün belki de çoğunuzun alışık olmadığı bir yerden tartışmayı açmak istiyorum. Allah’ın “Es-Selam” ismi — yani “barış, selamet, huzur veren” anlamına gelen bu isim — gerçekten düşündüğümüz kadar sade, saf ve olumlu bir kavram mı? Yoksa bu isim, tarih boyunca insanın acısını, savaşlarını, ötekileştirmelerini perdeleyen bir ilahi metafor mu? Bu konuda yalnızca iman gözlüğüyle değil, eleştirel bir akılla konuşalım. Çünkü “selam” kelimesi kulağa huzur gibi geliyor ama tarih boyunca bu huzurun kimler için geçerli olduğunu sorgulamak gerekiyor.

---

“Es-Selam”ın Sözlük Anlamından İlahi İddiasına

“Selam” kökü Arapça’da “barış”, “zararsızlık”, “esenlik” anlamlarına gelir. Allah’a atfedildiğinde ise “kusursuzluk, barışın kaynağı, güven veren” anlamı yüklenir. Güzel — kulağa hoş geliyor. Ancak burada ciddi bir çelişki var: Eğer Allah “barışın kaynağı”ysa, neden O’nun adına tarih boyunca bu kadar çok savaş yapılmış?

Bazı müminler der ki, “İnsan hata yapar, Allah değil.” Fakat başka bir bakış açısıyla düşündüğümüzde, eğer Tanrı insanın doğasını da yarattıysa, bu savaş eğilimi de O’nun yaratısının bir parçası değil mi? Bu durumda “Es-Selam” ismi, Tanrı’nın barışını temsil ederken, O’nun yarattığı dünyanın kaosunu nereye koyacağız?

---

Barış mı, Teslimiyet mi? “Selam”ın Anlamındaki Tuzak

İlginç bir detay: “İslam” kelimesi de aynı kökten geliyor — “teslim olmak.” Yani “barış” aslında “teslimiyet”le birlikte anılıyor. Peki bu durumda “Es-Selam” gerçekten bir barış çağrısı mı, yoksa Tanrı’ya mutlak boyun eğmenin meşrulaştırılması mı?

Bu noktada insanın özgürlüğü tartışmaya açılıyor. Eğer barış, sorgulamadan gelen bir sessizlikse, bu barış mı yoksa itaatin kutsanmış hali mi?

Bir erkek bakış açısından düşünelim: stratejik, kontrolcü, sistemi çözmek isteyen akıl diyor ki, “Barışın sürdürülebilir olması için güç gerekir.” Kadın bakış açısı ise diyor ki, “Barış, empatiyle, duygusal bağlantıyla kurulur.”

“Es-Selam” ismi bu iki yönü nasıl birleştiriyor? Ya da belki hiç birleştiremiyor, sadece “huzur” kelimesini sembolik bir örtü olarak kullanıyor.

---

Tanrı Barış İster mi, Yoksa İtaat mi?

Kur’an’da Allah’ın “selam”ı bolca geçer: “Cennet halkına ‘Selam olsun!’ denir.” Güzel bir tablo. Ama aynı metinde “Allah düşmanlarını ateşe sokar” ifadeleri de var. Bu nasıl bir barış?

Bir kısmına selamet, diğerine azap — bu seçici barış mı olur?

Burada provokatif ama gerekli bir soru sormak gerek:

Barışın kaynağı, aynı zamanda cezalandırmanın da kaynağı olabilir mi?

Tanrı’nın “Es-Selam” ismini kabul eden bir mümin, bu isimle gerçekten barışa mı ulaşıyor, yoksa sadece korkunun dinleştirilmiş haline mi razı oluyor?

---

Erkek ve Kadın Zihninin “Selam”ı Algılayış Farkı

Erkek akıl genelde sonuç odaklıdır. “Selam” derken, sistemin sorunsuz işlemesini, tehditlerin ortadan kalkmasını ister. Barışı bir “durum” olarak tanımlar.

Kadın akıl ise süreci önemser. Barışı bir “ilişki” olarak yaşar; empatiyle, iletişimle, hisle kurar.

Belki de “Es-Selam” ismini tam anlamak için bu iki zihni birleştirmek gerek. Barış, ne sadece sistematik ne sadece duygusaldır. Fakat dinî söylemde genellikle erkek akıl baskındır. “Selam” burada pasif bir kabulleniş haline gelir — özellikle kadın için “itaatkâr bir huzur” dayatmasına dönüşür.

Peki bu durumda “Es-Selam” ismi, gerçekten barışı mı teşvik ediyor, yoksa toplumun hiyerarşilerini mi kutsuyor?

---

“Es-Selam”ı Günümüze Taşımak: İlahi Bir İsim mi, İnsanlık İmtihanı mı?

Bugünün dünyasında barış, sadece dinî değil, politik bir kelime. “Allah barıştır” diyerek savaşan milletleri görmedik mi?

O zaman sormak gerekiyor: “Es-Selam” ismine inanmak, bizi gerçekten barışa yaklaştırıyor mu, yoksa vicdanımızı susturmanın bir yolu mu?

Belki de “Es-Selam” Tanrı’nın bir sıfatından çok, insanın ulaşamadığı bir idealdir. Tanrı’nın “huzur”u bizim dünyamızda yalnızca bir hayaldir. Çünkü barış, adalet olmadan anlamını yitirir.

Ve belki de Tanrı’nın barışı, bizim adalet anlayışımızla çatışır. Çünkü Tanrı’nın barışı “mutlak teslimiyet”e dayanır. Oysa insanın barışı, “karşılıklı saygı ve denge”ye.

---

Forumun Ateşini Yakacak Sorular

1. “Es-Selam” ismi gerçekten barışı mı anlatır, yoksa sadece itaatin yumuşatılmış biçimi midir?

2. Eğer Allah barışın kaynağıysa, neden dünya bu kadar acı dolu?

3. “Selamet” kavramı, insanın özgür iradesiyle çelişir mi?

4. Kadınların empatik barış anlayışı mı daha ilahi, yoksa erkeklerin stratejik düzen anlayışı mı?

5. Gerçek barış, Tanrı’dan mı gelir yoksa insandan mı doğar?

---

Sonuç: “Es-Selam” – Kutsal Bir İsim, Fakat Tartışmalı Bir Gerçeklik

Belki de “Es-Selam” ismini kutsallaştırmak yerine, onun insana yüklediği sorumluluğu tartışmalıyız.

Barışı Tanrı’dan beklemek kolaydır, çünkü bu sorumluluğu üzerimizden atar. Fakat eğer “Allah Es-Selam’dır” diyorsak, o barışı dünyada inşa etmek bizim görevimizdir.

O zaman dürüst olalım:

Tanrı’nın barışı, insanın barışsızlığıyla sınanıyor.

Ve belki de asıl soru şu:

“Es-Selam” gerçekten Tanrı’nın bir ismi mi, yoksa insanın barışa duyduğu özlemin Tanrı’ya yüklenmiş hali mi?

---

Bu yazıyı okuyan herkesin içtenlikle yanıt vermesini isterim:

“Es-Selam” sizce bir huzur vaadi mi, yoksa bir itaat buyruğu mu?

Belki de bu sorunun cevabı, hepimizin inancında saklıdır.
 
Üst